Geçmişten bugüne dedikodunun anlamı ve bilinmeyen faydaları
Kathryn Waddington | Westminster Üniversitesi

Kaynak, Getty Images
Dedikodu dünyanın her yerinde fena bilinir. Fakat kısa sohbetlerin insan hayatında büyük tesiri var.
Temelsiz söylenti olarak bir kenara itilse de dedikodunun politikada da dünyanın genel işleyişinde de mühim bir yeri var.
“Dedikodu” kelimesini Google görsellerinde arattığınızda, karşınıza çıkan görsellerin yüzde 62’sinin bir tek hanımefendileri, yüzde 7’sinin erkekleri, yüzde 31’inin ise hanım ve erkekleri kapsadığını görürsünüz.
Bu durum adamların dedikodu yapmadığı mitini güçlendiriyor. Fakat araştırmalar adamların de bayanların da aynı derecede dedikodu yaptığını gösteriyor.
Dedikodunun kökeni, dilin ortaya çıkışına kadar gidiyor.
Evrim psikolojisi uzmanı Robin Dunbar, insanların dedikodu yapmasını sağlamak için dilin geliştiğini bile ileri sürüyor. İlk çıkışından bu yana dedikodu, kimlere güvenip güvenemeyeceğinizden tutun da kimlerin “beleşçi” bulunduğunu, kimin palavra attığına kadar toplumsal olarak yararlı bilginin cemiyet içinde iletilmesini elde etmiştir.
Bu tür konuşmalar toplumsal bütünleşmeyi elde etmiş ve çatışmayı önlemiştir. Ortaçağda dedikodu (“gossip”) kelimesi (kökeni “godsibb”den gelir ve isim anası/babası anlamı ihtiva eder), hamile hanıma doğum esnasında destek olan hanımefendiler için kullanılmıştır.
Zaman içinde yazılışı da kısmen değişikliğe uğrayan bu kelime ‘tanıdık’ yada dost anlamı kazanmış, ondan sonra da “bildik bir mevzuda yada boş konuşan şahıs” anlamına gelmiştir. Bugünkü dedikodu kelimesinin İngilizcesi de hem bu eylemi hem de onu meydana getiren kişiyi ifade etmektedir.
16’ncı ve 18’inci yüzyıllar içinde Avrupa’da devam eden cadı avı dönemine kadar dedikodu kelimesi negatif anlam içermiyordu. Bu zamanda ise büyücülük suçlamalarına katalizör olmuş ve cadı avı kapsamında hanımefendiler işkenceye uğramış ve öldürülmüşlerdi.

Kaynak, Getty Images
Bayanları cezalandırmak ve konuşmalarına engel olmak amacıyla hususi bir dizgin geliştirilmişti. Böylece dedikodu hanımefendiler içinde konuşmaya dair negatif bir anlam kazanmıştı.
17’nci ve 18’inci yüzyıllarda ise dedikodu, İngiliz kahvehanelerinde erkekler arasındaki konuşmalar şeklinde yaygınlaştı.
Bu kahvehaneler varlıklı ve eğitimli erkeklere özgüydü ve eğitimli erkekler ve öğrencileri birbirlerine entelektüel becerilerini sergiliyordu (hanımefendiler ise buralara sadece hizmetçi olarak girebiliyordu).
Böylelikle bayanların dedikodu, adamların ise ciddi sohbetler yapmış olduğu miti doğan oldu.
Dedikodu ve örgütlenme mevzusundaki araştırmam, dedikodunun hanımefendiler içinde önemsiz ve tehlikeli konuşma olduğuna dair yanılsamayı yerle bir ediyor.
İşyerinde dedikodu tecrübesine ilişkin mülakatlarda erkekler çoğu zaman “Ben dedikodu yapmıyorum fakat…” diye başlayıp, dedikoduyu stratejik ve politik olarak iyi mi kullandıklarını uzun uzun anlatıyorlardı.
Dedikodu yerine kullanılan ‘iş sohbeti’, ‘toplantı sonrası bilgilendirme’ ve ‘koridor sohbetleri’ şeklinde birçok değişik ifadeyle karşılaştım.
Erkekler bu terimlerle kendilerini daha rahat hissediyor şeklinde görünüyor. Dinlence dönüşünde “Son dedikodular ne?” diye sormak yerine, “Neler oluyor?” diye sormaları daha ihtimaller içindedir.
Probleminin ardındaki niyet aynıdır, fakat ikinci sual dedikoducu olmakla ilişkili utancı yumuşatabilir. Aynı şekilde, dedikodu meydana getiren kişileri tanımlamak için “iyi bir dinleyici” yada “insan ilişkileri iyi” şeklinde ifadeler kullanıldığını duydum.

Kaynak, Getty Images
İşyerinde dedikodu
İşyerinde dedikodunun ortadan kaldırılması çağrısı içeren oldukca sayıda materyalin yanı sıra, dedikoduya direnmenin tinsel nedenlerini sıralayan kitaplar da var.
Dedikoduya ilişkin popüler klişelerde dedikodu sırasındaki negatif yargılara aşırı vurgu yapılsa da, dedikodu acıma, empati ve acıyı fark etme ile de ilişkilendirilebilir.
Dedikodu, hem pozitif yönde hem de negatif duyguları ifade etmenin bir yolu, bir ‘stres atma’ yöntemi ve algılanan toplumsal adaletsizliğe karşı duygusal bir tepkidir.
Etik yada ustalaşmış olmayan davranışlarla ilgili endişeler de dedikodu kanalıyla ifade edilebilir. Mesela cinsel istismarla ilgili ‘yaygın data’ olmasına rağmen kimsenin konuşmaması şeklinde.
Dedikodu, kuruluşlardaki fena uygulamalarla ilgili olduğunda, görmezden gelinmek yada önemsenmemek yerine dikkate alınması ihtiyaç duyulan bir erken uyarı sinyali olarak işlev görebilir.
Tüm dedikoduların iyi olduğu söylenemez. Dedikodunun kişilerin ve kuruluşların itibarına zarar verebileceği zamanlar vardır. Negatif dedikodu, insanlara zarar veren bir tür zorbalıktır. Dedikodu yapma ya da yapmama sonucu devamlı etik bir karardır.

Kaynak, Getty Images
Yeni bir anlayış
Dedikodu, 25 yılı aşkın bir süre ilkin bu mevzuda araştırma halletmeye ve yazmaya başladığımdan bu yana yavaş bir rehabilitasyon sürecinden geçti.
Son kitabım “Dedikodu, Teşkilat ve İş”in (Gossip, Organization and Work) de gösterdiği şeklinde dedikodu, kontakt ve iş dünyasında bir araştırma mevzusu olarak ciddiye alınıyor.
Küresel olarak, #MeToo (Sen De Anlat) hareketi dedikoduya ilişkin algıları değiştirdiği şeklinde, ‘ses çıkar’ kültürünün yükselişi ve suçlanma korkusu olmadan gerçeğin söylenebileceği güvenli ortamların yaratılması da dedikoduya ilişkin algıları değiştirdi.
Data sızdırma, suiistimallerin yada gizli saklı tehditlerin ortaya çıkarılması ve açık bir toplumun sürdürülmesi için yaşamsal ehemmiyet taşıyor.
Odak noktası artık dedikodunun mesele olması değil, onun, halının altına süpürülen yapısal sorunları açığa çıkaran ‘probleminin arkasındaki problemi’ ifade etmenin bir yolu olarak görülmesidir.
Pandemi hem de dedikodunun faydalarına da ışık tuttu. Neredeyse bir gecede, sokağa çıkma yasakları, dedikoduyu oluşturan gündelik konuşmalar, kahve kuyruğunda ve toplantılardan ilkin yada sonrasında meydana getirilen konuşmalar için fırsatları ortadan kaldırdı.
Birçok insan ofise döndüğünde, bu ufak dedikodu anlarının toplumsal bağlar ve ortaklaşa iş için ne kadar mühim bulunduğunu fark etmiştir.
Yoruma kapalı.